ANA ARI İHTİYACINIZ İÇİN ARAYIN.







İBRAHİM ALBAYRAK-ANA ARI ÜRETİCİSİ







TLF:0 532 414 95 53 ANTALYA




30 Eylül 2010 Perşembe

BAL DEĞERLİ BİR ÜRÜN


Ordu Üniversitesi (ODÜ) Ziraat Fakültesi, Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Recep Sıralı, dünyada en çok bal üretilen ülkelerden olmasına rağmen Türkiye'de koloni başına bal veriminin ortalama 15 kilogram kadar olduğunu, oysa ileri ülkelerde bunun 60 kilogram olduğunu belirterek, "Ülkemizde var olan ballı bitkilerin potansiyelinden yeterince yararlanamıyoruz" dedi.
Arı yetiştiriciliği ve bal üretiminde temel etken olan iklim şartları, coğrafik koşullar ve ballı bitki örtüsünün uygun olmasının Türkiye açısından büyük bir şans olduğunu, dünyada mevcut ballı bitki tür ve çeşitlerin yüzde 75'inin Türkiye'de bulunmasının büyük bir doğal zenginlik olarak ön plana çıktığını belirten Yrd. Doç. Dr. Recep sıralı, çeşitli bölgelerin kır, ova, yayla ve meralarında farklı tarihlerde ballı bitki çiçeklerinin açtığını, bol ve kaliteli nektar salgıladığını, bu bölgelerimiz yaz aylarında adeta bir nektar seline dönüştüğüne dikkat çekti.
Günümüzde bal üretiminin yılda 80 bin ton ve bal mumu üretiminin ise 4 bin 500 tona ulaştığını, bu haliyle arıcılığın ülke ekonomisine bal ve balmumu olarak sağladığı katkı 150 milyon liradan oldukça fazla olduğunu belirten Sıralı, "Arıcılığın bitkisel üretime olan katkıları da dikkate alındığında bu faaliyetin ekonomimize olan toplam katkısının 500 milyon lira civarında olduğu tahmin edilmektedir" dedi. Türkiye'de son 10 yılda 140 bin sabit, 40 bin gezginci olmak üzere toplam 180 bin yetiştirici bulunduğunu, gezginci arıcılık yapan 40 bin kişi arıcılığı profesyonel anlamda yaptığını ve geçimini sadece arıcılıktan sağladığına dikkat çeken Sıralı, bunun da aile fertleriyle birlikte yaklaşık 200 bin kişinin yaşamını sadece arıcılığa bağladığı anlamına geldiğini vurguladı."BAL STRATEJİK ÜRÜN OLDU"Bal'ın Türkiye için stratejik bir ürün haline geldiğine dikkat çeken Sıralı, şöyle konuştu:"Türkiye'den gerçekleştirilen bal ihracatı ile ülkemize her yıl milyonlarca dolarlık döviz girdisi sağlanmaktadır. Geçtiğimiz dönemlerde yıllık 20-25 bin ton bal, yurt dışına ihraç edilerek ülke ekonomisine yaklaşık 30 milyon dolar katkı sağlanmasına karşın ülkemizin son yıllardaki bal dışsatımının düşüklüğünün nedeni, dış pazarın istediği kalitede ürün üretilememesinden kaynaklanmaktadır. Tüm dünyada üretilen çam balının yüzde 92'sini Türkiye karşılamaktadır. Ülkemizde üretilen çam balının yüzde 95'iihraç edilmektedir. Bu ürün Türkiye için fındıktan sonra gelen en stratejik üründür.""BAL VERİMİNİ YÜKSELTMELİYİZ"Tüm bu avantajlara, dünyada ABD, Rusya ve Çin'den sonra en çok bal üreten ülke olmasına rağmen Türkiye'de koloni başına bal veriminin oldukça düşük durumda olduğunu vurgulayan Sıralı, "Düşük sayıda koloni varlığına rağmen önemli derecede bal üreten bazı ülkelerin varlığı da arıcılıkta daha çok çalışmalar yapmamızın zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Türkiye'de koloni başına bal veriminin ortalama 15 kilogram kadar olması, ülkemizde var olan ballı bitkilerin potansiyelinden yeterince yararlanamadığımızı vebal arısı popülasyonlarımızın verim düzeylerinin yeterli olmadığını göstermektedir. Bu verim düşüklüğü, Türkiye arıcılığının içinde bulunduğu eğitim, arı hastalık ve zararlıları, modern donanım ve teknik yöntemlerin kullanımına ilişkin birtakım sorunlardan da kaynaklanmaktadır. Oysa kovan başına bal verimi arıcılığı ileri ülkelerde 60 kiloya kadar yükselebilmektedir. Bu durumda alınacak teknik ve kültürel önlemlerle bal verimi ortalaması yükseltildiğinde ülke üretiminin ne denli artırılabileceği kolaylıklaanlaşılabilmektedir" şeklinde konuştu. Sıralı, kırsal kesimin refahına önemli oranda katkıda bulunabilecek, uygun ve önemli bir faaliyet kolu olabilecek arıcılığın bir toplumsal kalkınma aracı olarak devletçe her yönüyle desteklenmesi, geliştirilmesi, yaygınlaştırılması ve bu amaçla da yasal ve örgütsel düzenlemelerin bir an önce yapılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Ordu (iha) Metin Akyürek

2 Ağustos 2010 Pazartesi

EYYAM-I BAHUR

Hafta sonunda yayla arılığındaydım.Hava sıcaklıkları maksimumda...Zirvede...Yani mevsimin en sıcak günlerindeyiz.EYYAM BAHUR...Takvimlerde yazar.En sıcak günler.31 Temmuz-7 Ağustos arası...Bizde bu zamanda pek arılara dokunmak istemeyiz.Çok hırçın oluyorlar...Artık yayla hasat zamanı geldi...Hafta sonuna doğru kısmetimizi alma gayreti içinde olacağız.
Artık mevsim olgunlaştı.Ballarda olgunlaştı.Tam sırlama olmamış.Ama genelde %70 oranda sırlanmış durumda...
Bu yıl yaşadığım başka bir sorunda arıların ana değiştirmesi oldu.Bal mevsimi içinde Temmuz içinde çoğu farkına bile varamadığım 20 kadar kovan analarını değiştirmiş...Bunu yaptığım bal kontrollerinde anladım.Kuluçkalıktaki petekler bal ile kaplanmış,günlük yumurta yok...Bol miktarda işçi arılarca yenmiş ana arı memeleri...Arılar oğula gitmeden ana değiştirdiler.Benim Ağustosun sonuna doğru yapacağım işi onlar yaptılar.Ayrıca Kafkas melezlerinide bir hayli temizledik.Ben Akdenizde kafkasdan hiç verim ve randıman alamadım.Yerli ve italyan türü arıya yöneldik zorunlu olarak...Ama seneye tam yerliye yöneleceğim.Çevremde dağ köylerinde yaylalarda hala Analarının ne olduğunu bilmeyen arıcı çok.Üstelikde hiç analarına dokunmamışlar.Böyle bir arıcıdan 4-5 iyi ve verimli kovan alınıp operasyona başlayacağız...
Sabahın erken saatinde akıllarda kalanları satırlara yansıttım.Gününüz şen haftanız verimli olsun.

31 Temmuz 2010 Cumartesi

ARI SÜTÜ

Faydaları saymakla bitmeyen arı sütünün şimdi de insan ömrünün uzamasına katkıda BULUNUYOR.
Arıı sütünün özellikle kalp rahatsızlıklarından kansere kadar birçok hastalıkta vücudu GÜÇLENDİRİYOR.
Özellikle yoğun antibiyotik kullanan radyoterapi ve kemoterapi tedavisi gören hastalarda muhtemel karaciğer ve böbrek zararlarını önlemekte fonksiyonları koruduğu SÖYLENMEKTEDİR.
Arı sütü göğüste şiddetli ağrı ve nefes daralmasına neden olduğu ani nöbetler, karaciğer yağlanması, eklem hastalıkları, yorgunluk, zayıflık ve kuvvetsizlik hallerinde kullanılır.
Lösemi, bazı kötü huylu tümörler, karaciğer ve böbrek bozuklukları, yüksek kolesterol ve çeşitli iltihaplı hastalıklar ile mide bağırsak, astım, bronşit, grip, göz hastalıkları ve bozukluklarında kullanılır. Arı sütünün apiterapik ve tıbbi kullanım alanlarının yanında kozmetik sanayinde doku ve cildi yenileyici, deriyi gerdirici, derinin yağ sekrasyonunu düzenleyici etkisi vardır...
UZUN VE SAĞLIKLI BİR ÖMÜR İÇİN HEP BERABER TÜKETELİM...AFİYET OLSUN:)

2 Haziran 2010 Çarşamba

OĞUL ÖNLEME YÖNTEMLERİ

İlkbaharda arılar gelişmelerinde üç önemli aşamadan geçerler:

1.kışı geçıren yaşlı arıların,genç arılarla yenilenmesi.

2.çok çabuk bir şekilde genç arı mevcudu artması.

3.bal sezonuna kadar arıların olabildiğince hızla çoğalmalarına devam etmeleri.Birinci ve ikinci aşamalarda iyi bir ana arı hiç durmadan 40-45 gün süre ile 24 saat içinde yaklaşık ikibinden fazla yumurta bırakmaktadır,fakat bal sezonu ile birlikte arılar nektar getirmeye başladıkta sonra ana arı yumurtlamayı az da olsa mutlaka azaltmaktadır. Yeni doğan genç arıların mevcudu bal sezonu başında hızla artmaya devam ettiğinden dolayı,genellikle daha tarlacı olmadıklarından dolayı kovanın içinde ve uçuş deliğinin karşısındaki arka duvara birikirler.İşte bu işsiz ve genç arılar orada gelecek zamanın oğulu olarak hazırlıklara başlarlar. Yalnız şunu belirtmek isterim,oğul verme içgüdüsü hiçbirzaman her kolonide aynı tempoda ve şekilde gelişmez. Enbüyük etken ana arı yumurtlamayı nezaman ve nekadar azalttığına bağlıdır.Bal sezonu başlamasına 15-20 gün var iken yumurtlamayı azaltır ise ,genç arıların 7-9 gün içinde yavru besleme işleride hızla azalır ve hemen ana memelerini oluştururlar.Koloni artık oğul vermeye meğillenmiş demektir. İçgüdüsel olarak arılar mum orme ve kabartma işini durdururlar.Ana arı yumurtlamayı tamamen keser. Acil önlemler alınmadığı taktirde koloni 8-10 gün içinde,yani ilk ana memeleri kapandığında eğerki hava şartları uygun ise hemen oğul verecektir.Ana arıya bal sezonu başlangıcına kadar normal bir şekilde yumurta buraktırmaya devam ettirebilir isek eğer,genç arılarda yavru besleme ve bakımı ile meşkul olduklarındad dolayı işsiz kalıp oğula meğillenmezler. Aynı zamanda bal sezonu başlamış olup ve nektar akışı da olduğundan dolayı, balı olgunlaştırmak işi de genç arılara düşmektedir. Böyle kovanlarda ana arının yumurtlaması kademeli olarak azalmaktadır.Pratikte kovana hazır kabartılmış depodan boş petek ve ya yeni kabartılmamiş çerçeveler ile ana arıya ve arılara kabartma işi ile yumurtlama alanı açılmadığı zaman oğula yatması bir an meselesi.Bazi arıcı arkadaşlar oğul verme nedenlerini bilmeden bu dönemlerde hazır kabartılmış petekler ile sadece ana arıya yumurtlama alanı sağlamaktadırlar,ve hiç beklenmedik sonuçlar ile karşılaşırlar. Boş petekler kısa bir zaman içinde arılar tarafından temizliği yapıldıktan sonra ana arı hemen yumurtluyor, koloninin genç arı mevcudu hızla artış gosteriyor ve bal sezonu henüz başlamadığından genç arılar işsiz kalıp arka duvara birikiyorlar.Bu nedenlerden dolayı oğulu önlemek için koloniye mutlaka kabartılmamış yeni petekler ile mum kabartma işi verilmelidir.Ana memeleri oluşturulması ve gözlerde yumurtaların görülmesi ile birlikte mum kabartma işi tamamen duruyor. Ayni anda arılar ana arıyı yeterince arı sütü ile beslemeyı azaltıyor. Daha sonra ana arı kendi balla beslenmeye başlar ve arı sütü ile beslenmeyince yumurtlamayı tamamen durdurur ,ve uçabilecek kadar hafifler.Artık oğul vermenin nedenleri genç ve işsiz kalan arıların hızla çoğalması artı ana arının yumurtlamayı aniden kestiğinden kaynaklındığı anlamış durumdayız. Şimdi bu istenmedik durumdan çıkabilmemiz işin birkaç yöntem.

1.arı kolonisini yeni kabartılmamış petekler vererek genç arıları çalıştırmak.

2.ilave katlarda (ballıklarda)çerçevelerin diziliş şekli.

3.ana ızgarası ve ikinci analı (çift analı) çalıştırma sistemi.

4.mevcut anayı bal sezonu başlamadan 20-25 gün önceden ayni sezonda doğmuş ve yumurtlayan ana ile değiştirmek.

5.suni oğul oluşturmak,en az altı çerçeveli.

6.kovan yerlerini değiştirme sistemi.Birinci yöntemi üstteki yazımda belirtmiştim. Diğer yöntemler daha sonra,ama mutlaka bal sezonu başlamadan önce.

29 Mayıs 2010 Cumartesi

'1. Dünya Arı Günü' Etkinliği



Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Rektörü Prof. Dr. Uğur Erdener, 'Arılar, insanların yaşamını direkt etkileyen bir özelliğe sahip. Çünkü sebze ve meyvelerin üretiminde bu canlının işlevi çok büyük' dedi.
HÜ tarafından Beytepe Yerleşkesi Mehmet Akif Ersoy Salonu'nda düzenlenen '1. Dünya Arı Günü' etkinliği, HÜ Ankara Devlet Konservatuvarı Çocuk Korosu'nun 'Şarkılarda Arılar' adlı mini konseriyle başladı.
Prof. Dr. Erdener, etkinliğin açılış konuşmasında, Türkiye'nin aynı anda farklı iklimleri yaşama şansına sahip bir coğrafyada bulunduğunu söyledi.
Türkiye'nin, 4 milyonu aşkın kovanıyla dünya bal üretimde 3. sırada olduğunu ifade eden Erdener, şöyle konuştu:
'İnsan yaşamında arının ve arıcılığın önemi yadsınamaz. Geçtiğimiz yüzyılın en büyük bilim adamlarından Einstein'ın dediği gibi, arıların yok olması halinde insanların ömrü de bir anlamda onlarla bitecektir. Arılar, insanların yaşamını bu kadar direkt etkileyen bir özelliğe sahip. Çünkü sebze ve meyvelerin üretiminde bu canlının işlevi çok büyük.'
Son 4-5 yılda dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya çıkan toplu arı ölümlerine dikkati çeken Prof. Dr. Erdener, şunları kaydetti:
'Arıların bu kadar önemli olması, dünyanın bu konu üzerine yoğunlaşmasına yol açıyor. Birçok ülkeyle birlikte Türkiye'de de en azından yılda bir kez bu konunun önemini vurgulamak amacıyla 29 Mayıs, Dünya Arı Günü olarak belirlendi. HÜ olarak bu konuda ilk ve en etkin çalışmayı başlatmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.'
Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mahir Küçük ise Bakanlığın arıcılığın desteklenmesi ve geliştirilmesi için yaptığı çalışmalara değindi.
Afyonkarahisar'da bal üretimine yönelik ormanların kurulduğunu ifade eden Küçük, 'Çeşitli yörelerde de bal ormanlarını destekliyoruz. Türkiye genelinde bu ormanların kurulup, yaygınlaştırılmasını hedefliyoruz' dedi.
Ayrıca ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları yaptıklarını anlatan Küçük, bu çalışmalar sırasında da özellikle çiçekleri bol olan türlerin daha fazla yetiştirilmesine imkan sağlandığını söyledi.
Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz da Anadolu'da arıcılığın geçmişinin çok eski olduğunu, 3700 yıl öncesine dayandığına dair belgelerin bulunduğunu bildirdi.
Türkiye'de biyolojik çeşitliliğin çok fazla olduğunu belirten Yılmaz, 'Bal veren bitkiler yönünden zengin bir ülkeyiz. Dünya çam balı üretiminde ise ilk sıradayız. Ülkemizdeki arıların yüzde 80'i gezginci arılar' diye konuştu.
Arıların bitkisel üretim için çok önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, 'Arıları nefes alan herkesin sevmesi gerekiyor. Arılar olmazsa hayat da yok. Onların koruma altına alınması çok önemli' dedi.
HÜ Arı ve Arı Ürünleri Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kadriye Sorkun da arıların sürekli çalıştıklarını ifade ederek, 'Bir gram bal için 10 kez çiçekleri ziyaret ettikleri tahmin ediliyor. Sürekli çalışma özellikleri genetik' diye konuştu.
Konuşmaların ardından Bahri Yılmaz, Müsteşar Yardımcısı Küçük ile Rektör Prof. Dr. Erdener'e plaket verdi.
Ayrıca 'arı' konulu poster yarışmasında dereceye giren üniversite öğrencileri ile resim yarışmasında dereceye giren anaokulu ve ilköğretim öğrencilerine ödülleri verildi.

28 Mayıs 2010 Cuma

ARICILIKDA BAKIM İŞLERİ...


İlkbahar Bakımı Kış aylarında arıların faaliyetleri çok sınırlıdır. Arılarda aktif dönem kışın sona ermesiyle yeniden
başlar. İşçi arılar temizlik uçuşu yaparak dışkılarını kovan dışına bırakırlar. Soğuk ve şiddetli geçen kış
aylarında bazı kolonilerde ağır kış kayıpları meydana gelebilir, ana arı kayıpları olabilir ve bunun
sonucunda da koloni düzeni bozulabilir. Bu nedenle arıcılar erken ilkbaharda, hava koşullarının uygun
olduğu öğle saatlerinde koloni kontrolleri yapmalı, anasız ve zayıf kovanları gözden geçirerek önlem
almalıdırlar. Arıların doğal koşullardan en iyi şekilde yararlanması ve bal üretmesi için iyi bir bakım,
yeterli besleme ve koloninin bilinçli biçimde yönetimi şarttır. İlkbahar bakımında yapılacak işler aşağıda
özetlenmiştir.
Arılığın düzenlenmesi: Arıların kovanlarını şaşırıp başka kovanlara girmesini önlemek için
kovanların farklı renklerde boyanmasında yarar vardır. Rutubeti önlemek için kovanların taş, tuğla gibi
maddeler üzerine alınarak yerden 20-25 cm yükseltilmesi gerekir. Uçuş başladıktan sonra kovanların
yerleri değiştirilmemelidir. Koloniler arasında yan yana en az 2 metre, arka arkaya en az 3 metre mesafe
olmalı ve kovanlar birbirinin tam arkasına gelmeyecek şekilde yerleştirilmelidir.
İlk kontrol : Arılar ilk uçuşlarını yapıp dışkılarından kurtulup rahatladıktan sonra hava
sıcaklığının 15 ºC olduğu rüzgarsız ve güneşli bir günde ilk kontroller yapılmalıdır. Kovan dip tahtası
temizliği de denilen bu ilk kontrolde kış ayları boyunca dip tahtası üzerine düşen petek kırıntıları, arı
ölüleri ve küfler temizlenmelidir. Temizlik sırasında arılı ve ballı çerçeveler, temizlenmiş kovanlara
yerleştirilir. Boşalan kovan temizlenir ve yeniden kullanılmaya hazır hale getirilir.
İkinci kontrol: Kovan dip tahtası temizliğini izleyen günlerde kolonilerde daha ayrıntılı ikinci bir
kontrol (büyük kontrol) yapılır. Kontroller sırasında koloniler arı varlığı, kuluçka ve ana arının durumu,
gıda ihtiyacının olup olmaması, hastalıklar ve genel temizlik açısından dikkatle incelenir. İncelemeler
sırasında arılı çerçeveler kovan üzerinde tutulmalıdır. Çünkü ana arı ve genç arılar kovan dışına
düşebilir.
Zayıf kovanların birleştirilmesi: Ana arısını kaybetmiş kovanlara verilecek çiftleşmiş genç ana
arı yoksa, bu durumda anasız olan kovan; analı zayıf bir kovanla veya ana arısı yaşlı bir koloninin ana
arısı öldürülerek birleştirilmelidir.
Ana arının değiştirilmesi: Kışın ana arısını kaybetmiş veya ana arısı yaşlanmış olan kolonilere
çiftleşmiş genç ana verilmelidir. Böylece ana nektar akımına güçlü kolonilerle girilmiş olur ve verim artar.
Zararlılar ve hastalıklarla mücadele: Kolonilerde yavru gelişimi başlamadan önce mutlaka
varroa ile mücadele yapılmalıdır. Arılar üzerinde pasif kışlama döneminde bulunan varroa paraziti, aktif
üreme dönemine geçmeden önce yapılacak mücadele çok etkin ve kesin sonuç verir. Bu arada nosema,
Amerikan veya Avrupa yavru çürüklükleri, kireç hastalığı ve diğer hastalıkların olup olmadığı gözden
geçirilir. Zararlılar ve hastalıklarla mücadelede Tarım ve Köyişleri Bakanlığından ruhsat almış ilaçlar
kullanılmalıdır. Ruhsatsız ilaçlar bal ve bal mumunda kalıntı bırakmakta ve bunlar da insan sağlığını
olumsuz yönde etkilemektedir.
Suni oğul hazırlığı: İlkbahar ortalarında kuluçkalığa sığmayan çok güçlü koloniler varsa, oğulu
önlemek için zaman geçirilmeden bunlara ballık verilmelidir. Eğer koloni sayısı artırılmak isteniyorsa,
güçlü koloniler yeni çiftleşmiş bir ana arı ile bölünmeli ve suni oğul elde edilerek koloni sayısı kontrollü
bir şekilde artırılmalıdır.
Besin kontrolü: Kıştan çıkan arılarda besin stoğunun kontrolü şarttır. Kolonideki arı ve yavru
mevcuduna yetecek miktarda bal ve polen stoku yoksa ilkbahar beslemesine derhal başlanmalıdır.
Koloninin beslenmesinde kullanılacak olan maddeler; arıların doğal gıdası olan bal, polen ve su
karışımlarına yakın olmalıdır. Erken ilkbaharda arıların beslenmesinde polen katkılı kek kullanılması,
kovandaki nemi yükseltmediği için arı sağlığı açısından daha uygundur. İlkbahar şurup beslemesine
yöredeki ana nektar akımından 42 gün önce başlanır. Şurup 1:1 (su:şeker) oranında hazırlanır.
Şuruplama yöredeki nektar akımının başlamasından 7 gün öncesine kadar yapılabilir. İlkbaharda
uygulanacak iyi hazırlanmış bir besleme programı, koloninin güçlenmesine ve yöredeki nektar
akımından koloninin en iyi şekilde yaralanmasına yardımcı olur.

Güner Kayral
www.aricilik.info

12 Mart 2010 Cuma


İLKBAHAR ÇALIŞMALARINDA YAPILACAK İŞLER


İlkbahar çalışmaları 15 şubatla başlayıp yerine göre 15 nisan dönemine kadar yürütülecek çalışmaların tamamıdır.Bu çalışmanın temel iki amacı Arıları hastalık ve zararlılardan arındırarak bal sezonlarına hazırlamaktır.Ülkemizde bal sezonları bölgelere ve bitki akışına göre 15 nisan gibi başlamakta olup,kasım ayına kadar(Çam Basrası) devam etmektedir.Ülkemiz flora bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden birisidir.Temel eksiklik,melezleşmiş ve özelliğini kaybetmiş verimsiz veya verimi düşük ana arılardır.Bu sorunun ülke bazında mutlaka çözümü gerekmektedir.Bununda tek yolu Bir üniversitenin Ziraat fakültesinin bu işi üstlenmesi olacaktır.
İlkbahar çalışmaları arılık yeri ile başlar.Bu çok önemlidir.Arılık yeri polen ve nektar kaynaklarının içinde olması büyük avantajdır.Kışdan yaşlı çıkan işçi arılar yenileri çıkıncaya kadar fazla uçmadan yakından polen ve nektar toplayabilmelidir.Ayrıca polen ve nektar kaynaklarına yakın koloniler çabucak güçleneceklerdir.
Kovan iç bakım ve temizliği yapılmalıdır.Güneşlik ve ılık günde kovanlar açılarak içlerinde biriken atıklar spatula ile temizlenmeli,porlanmış petekler varsa arılığın dışında bir ateş yakılıp alevde ısıtılmalı,alev banyosu yaptırılmalıdır.Bu şekilde porlanan petekler ,içlerinde güve örümcek karınca vs küçük zararlılar alevde yakılarak petek dezenfekte edilir,ayrıca arıcıya petek süzme gibi bir ek işdende kurtarır.Kışdan bekletilerek çıkarılan örük peteklerde bir uzunca maşa ile tutulup eritilmeden hızlı biçimde alevden geçirilerek yenilenme ve dezenfekte işi yapılmalıdır.Alev banyosu kovana verilen peteğin mum kokusunu arının algılamasını ve peteği sevmesini sağlar.
İlkbaharda teşvik şuruplama ve bakımıda önemlidir.Kuluçka döneminde kovanların iyi ısıtılması gerektiği,bol besin ihtiyacı ve petek örme gibi işler,arının aktif beslenmesini gerektirir.Bunu sağlamakta arıcının işidir.Düzenli aralıklarla başlangıçta 2 hafta haftada 2,sonrada haftada veya 10 günde 1 olmak üzere 1 litre kadar şurup takviyesi uygun olacaktır.
Diğer bir konuda ana arıların verimliliğidir.Ana arıları verimsiz koloniler ne yapılırsa yapılsın yeterince gelişmeyecekler,bal sezonlarına kovanları hazırlayamayacaklar bu tür kovanlarda arıcıya hem yük,hemde masraf olacaktır.Bu bakımdan ana arıları verimsiz olan kovanlar tesbit edilip işaretlenmeli,onlara yeni analar alınıp veya yetiştirilerek anaları değiştirilmelidir.Analarının öldürülüp kendilerine ana çıkartılması yanlış yöntem olup,hem 1 ay zaman kaybı hemde kalitesiz ananın ırkının devamına zemin hazırlamaktır.Bu bakımdan bu tür arılara arılığımızda bulunan kolonilerden verimli olanlardan transfer sistemiyle ana üretilip verilmesi gerekmektedir.Bilhassa genç arıcılar hatda bütün arıcılar kendi arılıklarında ana arı yetiştirmelidir.
İlkbahar döneminde yeterince zayıf olan ve geride kalan koloniler işçi bakımdan fakir olduklarından gelişmeye yönelik çalışmalarıda zayıf olacaktır.Bu sorunun çözümünü şu şekilde yapmalıyız.Zayıf durumda olan kolonilere polen desteği yapılmalıdır.Polen yavru beslemenin temel besinidir.Koloni polen getirmede sıkıntı yaşıyorsa bu tür kolonilere sürekli kek desteği yapılmalıdır.Bu kek arıya polen desteği sağlayacaktır.Çam ve basra balında çalışan arıcılarda arılarının yavru atışını ve beslemesini sürekli kek desteği ile yapabilirler.
İlkbahar çalışmalarının diğer önemli bir desteğide arının kuluçkalık dediğimiz bölgesinin sürekli geliştirilmesi gerektiğidir.İyi bir kolonide ilkbaharda 7-8 çıta civarında kapalı yani pupa halinde yavru bulunmalıdır.Bunu sağlamanın temel şartı ana arının peteklere yumurta attığı taban kuluçkalığa boş örülmüş petek takviyesi yapılmalıdır.Altda kapanmış pupalar alınıp ballığa çekilmelidir.Ballıkda yavruların çıkmasının ardından boşalmaya başlarken bu petekler hemen aşağıya verilir.Tam boşalması beklenmez.Boş peteklere arılar hemen bal serpecektir.Onun için arıcı sıkı kontroller yapmalı günü gelen tam siyahlaşmış yavrulu petekden yavrular çıkmaya başlayınca bu peteği kuluçkalığa indirmelidir.Kuluçkalıktaki henüz yeni kapanmış beyaz görünümündeki yavrulu çıtada yukarıya çekilir.Bu yöntem ana arının çalıştığı alanı daraltarak verimli çalışmasını sağlar.Bu çalışma kuluçkalığı kovanın tabanına tam yaymayıda sağlar.Zaman zaman polenli çıtalarda kontrol edilerek düzenlenmelidir.3 çıta arasında bir polenli çıtada bulunması yavru beslemede kolaylık sağlar.Polenli çıtaların en sona veya ballığa çekilmeside diğer yanlışlardan birisidir.Arı polen stoğuyla yavrularına besin depolamaktadır.Siz bu besini alıp yavrudan uzaklaştırırsanız arıyı yoracaksınız veya başka bir polen stoğu yapmasına fırsat vereceksiniz.Bu doğru bir iş değildir.
İlkbahar çalışmalarının önemli ve etkin çalışmalarından bir diğeride arı zararlıları ile mücadeledir.Bilhassa son bahar veya kış döneminde varroa mücadelesi yapmamışsanız sürekli varroa ile mücadele konumunda olmalısınız.Zaten yapsanızda bir değişiklik olmayacaktır.Doğal ortamdaki varroalar arılarınıza polen veya nektar toplerken yapışacak kovana gelecektir.O zaman yapılacak en doğru iş hem arıları bahar ayında bala hazırlamak hemde varroadan korumak olmalıdır.Sakın ben şunu yaptım bunu yaptım diyerek tembellik yapmayınız.Varroa sizi beklemez.Sonbahara kadar kovanınızda güçlenerek sonbahar ayında kovanlarınıza ağır tahribat yaparak kışa girmeden sönecek veya zayıf gireceklerdir.
İlkbahar ayında yapacağınız diğer bir çalışmada kuluçkalığın sıkışmasına fırsat vermemek olmalıdır.Sıkışan veya anası yaşlı olan kovanlar hemen ana arı memeleri oluşturup oğula yöneleceklerdir.Doğal oğulu kırmanın tek yolu kuluçkalığın sıkışmamasını sağlamakdan geçer.Başka bir yöntemide sıkışmaya başlayan arılardan çıta alarak suni oğullar üretmek veya zayıf kovanlara arı aktarmak olacaktır.Bilhassa zayıf kovanlara siyahlaşmış günü gelmiş kapalı pupa petekler veya peteklerin arılarıyla birlikte file torbalarla verilmesi yöntemidir.Bu file yöntemi pencere telinin çıtayı alacak şekilde ağzına fermuar dikilmesdir.arılı petek file torbaya konup fermuarı kapatılarak zayıf arılı kovana verilir.ortalama 36 saat sürede yeni kovanın kokusuna alışır.Kovandaki arılarda yeni gelenlerin kokusuna alışır.Torbadan çıta çıkarılır.Kovana bırakılır.Zayıf kovanlarınızıda bu yöntemle güçlendirmeniz mümkündür.Bende kendi arılığımda bu yöntemi uyguluyorum.Zayıf arılarada uygulamaya devam edeceğim.
Bu yazımızda bazı teknik konularla sizlere yardımcı olmaya çalıştık.Baharınız ve yazınız,sezonunuz bereketli olsun.

Arıcı 07 ANTALYA